Asıl korkunç olan teknolojide geri kalmak
Asıl korkunç olan savaş değil, teknolojide geri kalmak
Ünlü ekonomistler Daron Acemoğlu, Simon H. Johnson ve James A. Robinson ülkelerin kurumsal kapasitesi ve refah düzeyleri üzerine yaptıkları karşılaştırmalı çalışmalardan dolayı “Ekonomi Bilimleri Alanında 2024 Nobel Anma Ödülü” ne layık görüldükleri açıklandığında, Türk kamuoyu için bu haber bir sürpriz değildi.
Prof. Dr. Daron Acemoğlu iş ve ekonomi çevrelerinin yanı sıra; hem CHP’in önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hem de Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ayrılarak Deva Parti’ni kuran Ali Babacan’ın referans aldığı tezleri ile yakından tanınıyor.
***
Acemoğlu hem bireysel, hem de ekip olarak yaptığı çalışmaları sıklıkla Türk kamuoyu ile paylaşırken, üzerine siyasi bir kimlik yapışmamasına da özen gösteriyor.
Nobel Komitesi üç ekonomistin çalışmasının bir ülkenin refahı için toplumsal kurumların önemini gösterdiği ifade edilerek, “Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu ve kurumların halkı sömürdüğü toplumlarda büyüme sağlanamıyor ve daha iyiye doğru bir gelişme gözleniyor.” denildi.
***
Ekonomi Bilimleri Ödülü Komitesi Başkanı Jakob Svensson “Ülkelerin gelirleri arasındaki büyük farklılıkların azaltılması, içinde bulunduğumuz zamanın en zorlu görevlerinden biri.” derken, ödüllü ekomistlerin çalışmalarının toplumsal kurumların önemini ortaya koyduğuna vurgu yaptı.
Amerika’nın önde gelen üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology (MIT) Ekonomi Enstitüsü profesörlerinden 1967 İstanbul doğumlu Karen Daron Acemoğlu ile Nobel’i paylaşan 1960 doğumlu James Alan Robinson, İngiliz- Chicago Üniversitesi’nde Harris Kamu Politikası Okulu’nda Muhterem Dr. Richard L. Pearson Küresel Çatışma Araştırmaları Profesörü.
Acemoğlu ile aynı üniversiteden 1963 doğumlu Simon H. Johnson Mart 2007-Ağustos 2008 tarihleri arasında Uluslararası Para Fonu (IMF) Baş Ekonomistiydi.
***
Johnson-Acemoğlu ikilisinin yazdığı “Power and Progress: Our Thousand-Year Struggle Over Technology and Prosperity” (Güç ve İlerleme: Teknoloji ve Refah İçin Bin Yıllık Mücadelemiz) kitabı geçen yıl basıldı.
“Daha iyi bir toplum için teknoloji” manifestosu niteliğindeki kitabın ana fikri, yayıncının tanım cümlelerinde şöyle verilmiş:
İlerleme, otomatik değil teknoloji konusunda yaptığımız seçimlere bağlıdır. Üretimi ve iletişimi organize etmenin yeni yolları ya seçkinlerin dar çıkarlarına hizmet edebilir ya da yaygın refahın temeli olabilir.
Avrupa’daki Orta Çağ’da tarımsal gelişmeler den elde edilen zenginliğin büyük kısmı, kiliseler tarafından ele geçirildi ve köylüler aç kalırlarken büyük katedraller inşa etmek için kullanıldı.
Bugün dünyada dijital teknolojiler ve yapay zeka artıyor. Son yarım yüzyılın bilgisayarlarda sağladığı muazzam gelişmeler, toplumları güçlendirici ve demokratikleştirici araçlar haline gelebilir.
***
Bilkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof.Dr. Refet Gürkaynak X hesabından yaptığı paylaşımda Acemoğlu ve Robinson ile çalışmaları bulunan Bilkent öğretim üyelerinden Asistan Profesör Arda Gitmez’in sunum yapacağı “2024 İktisat Nobeli” seminerini duyurdu.
Semineri izleyemeyenler için Gitmez, X hesabından yaptığı seri paylaşımda Acemoğlu, Johnson ve Robinson’a 2024 Ekonomi Nobel Ödülü’nü getiren çalışmaları hakkında bilgi veriyor.
Gitmez, Nobel Ödülü’nü 3’lünün 2001 yılında yazdığı “The Colonial Origins of Comparative Development: An Empirical Investigation” (Karşılaştırmalı Kalkınmanın Kolonyal Kökenleri: Amprik Bir Araştırma) makalenin getirdiğini vurguluyor.
Tarihsel süreçler bağlamında mülkiyet hakkının, toplumsal refaha etkilerini analiz eden bir çalışma…
Google aramamda makalenin 18 bin 609 alıntılanma aldığını okudum. Gitmez de aynı makalenin ekonomistlerin evreninde en çok başvurulan kaynaklardan birisi olduğunun altını çiziyor.
***
Elbette ki ödüllü akademisyenler savundukları politik iktisat tezini tek makale ile sınırlamadılar.
Acemoğlu ve Robinson ile şu üç kitabı yazdı:
“Of Dictatorship and Democracy” (Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri-2006) Ulusların Düşüşü (2012) olarak çevrilen “Why Nations Fail?” eserleri birçok ödül kazandı. 2019 yılında yazdıkları “The Narrow Corridor” kitabı, “Dar Koridor” kapağıyla Türkiye’de de yayımlandı.
T24’ün 2022 ve 2022 Yıl Sonu Konferansları’na uzaktan bağlanarak sunum yapan Acemoğlu, yapay zeka başta olmak üzere teknolojik yeniliklerin, demografik değişimin (yaşlanan dünya nüfusu ve mülteciler sorunu) ve iklim değişikliğinin ülke ekonomilerinde büyük değişimlere yol açacağını vurguluyordu.
Gelişmekte olan ülkelerin bu değişime hazır olmadığı uyarısı getiren Acemoğlu, Türkiye’nin verimlilik problemi olduğunu belirtiyor. Ülkenin 2006 yılından beri teknolojik yeniliklere kapandığına dikkat çekiyor. İhracat kalemleri üzerinden “Kullandığımız iş gücü, makinalar, kapital yeterince verimliliğe ulaşmamış durumda. Bunu görmenin birçok yolu var. Aynı kapitali ve aynı işgücünü kullanırsak gayri safi yurtiçi hasına nasıl büyür? Birçok ülkede verimlilik yılda yüzde 1-2 artar, Türkiye’de 2006 yılından bu yana sıfır.” saptamasını dile getiriyor.
Acemoğlu, ülkedeki teknolojik gerilemeyi “kurumsal kapasite” ve “eğitiminde kalite” sorunlarına bağlıyor.
***
İktidar ortakları “İsrail bize saldıracak” diye korkutarak halkın elinde, avucunda kalan son parayı da emmeye çalışıyor ya; gerçek tehlikeyi Acemoğlu anlatıyor:
“Yapay zeka üretim değil, bilgi teknolojisi. Nasıl kullanılacağı, kimin elinde olduğu ülkelerin geleceğini de belirleyecek. Çin otoriterleşmede kullandığı yapay zeka teknolojilerini başka otoriter ülkelere ihraç ediyor. Yapay zeka bu ülkelerde hükümetlerin elinde koz haline geliyor. Amerika’da yeni teknolojinin, bilginin Google ya da Facebook gibi teknoloji şirketlerinde toplanma sorunu var. Türkiye eğitim sistemini ve kurumlarını geliştiremezse, gelişmekte olan ülkelerin gelişme hızının gerisinde kalırsa, büyük risk taşıyor. Buna demografik değişimleri de eklersek, Türkiye’nin önümüzdeki 20 yılı iyi değerlendirmesi gerekir.”
Asıl korkmamız gereken fotoğrafı gösteriyor:
“Amerika’daki teknoloji gelişme, Çin’deki denetleme teknolojilerinin kullanımı; toplumsal kapasitenin gelişimini çok daha zor hale getirebilir. Kurumsal yapılar zayıf olduğunda yapay zeka devrimi işçilerin, vatandaşların aleyhine oluyor. Artık kredi ile büyümenin son noktalarına gelindi. Verimsiz yatırım